POLİTİKA Haber Girişi : 10 Ocak 2017 16:43

'AntiErdoğancılar' birleşin! Kaybedecek neyiniz kaldı?

'AntiErdoğancılar' birleşin! Kaybedecek neyiniz kaldı?
Erdoğan'ın iktidar hırsı karşısında durabilecek tek örgütlü güç CHP değil elbette. Ancak, 'antiErdoğan' cephesinin ana omurgasının CHP olduğu da su götürmez bir gerçek.

Voltaire 'uygarlığın insanlığı kirlettiğini' söyler.

Doğada tek başına yaşasa kimseye kötülük yapmayacak olan insanoğlunun, toplu yaşamla birlikte 'kötülüğe esir' olduğu bir gerçek.

Bu toplu yaşamda siyaset ise, içimizdeki öfkenin dışa vurumu açısından güzel bir zemin.

Ya 'ölümüne nefret ettiğimiz' ya da 'taparcasına sevdiğimiz' bir figür bulmak zor değil.

2010'daki son 'Anayasa değişikliği' teklifinde 'Yetmez Ama Evet' diyenler zihinsel yapımızı esir almaya çalışıyordu.

Günümüzdeki 'Başkanlık temelli Anayasa değişikliğinde'  gözler, 'Yetmez Ama Hayır' diyecek isimleri arıyor.

İnsanlık tarihinde bugüne kadar yaşayan toplam insan sayısının 15 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor.

Adı, sanı, ünvanı, sıfatı ne olursa olsun, bu 15 milyar insanın hiçbirine bu kadar geniş yetki verilmez.

Verilmemesi gerekir.

Peygamberler dahil.

Ne gerek var sorusu ister istemez zihinlere yerleşiyor.

Ne gerek vardı?

AK Parti'nin, CHP'nin, MHP'nin, iktidarıyla muhalefetiyle bütün enerjisini bu türden radikal bir değişime ayırmasının ne gereği vardı.

Temel soru şu.

Erdoğan, zaten elinde olan ve sonuna kadar kullandığı güçleri neden bu türden bir tartışmayı göze alarak pekiştirmek istedi?

Savunma anlamında bu soruya 'ama'diyerek başlayacak ilk cevap, 'ama OHAL'ı sonsuza kadar götüremezdi ki' olabilir.

Doğrudur.

OHAL, bir yerde durmak zorundaydı.

Başkanlık getiren Anayasa değişikliğiyle bir anlamda OHAL kalıcı hale getirilmiş olacak.

Bu konu önemli bir detay olsa da asıl sorunun cevabı olmaktan uzak.

Galiba asıl faktör, Erdoğan'ın 15 Temmuz sonrası güvenecek insan bulmakta zorlanması.

O yüzden de 'Anayasadan' yapılmış bir çimentoyla güvenceye alınmış, daha büyük, daha ulaşılmaz bir kale inşa ettiriyor kendisine.

Ne kadar temizlerse temizlesin, kripto FETÖ'cülerin yakınlarında olabileceğini biliyor.

O yüzden siyaseti, günümüzdeki anlamından koparıp bambaşka bir zemine taşımaya çalışıyor.

Meclis'in 'göstermelik olan' fonksiyonunu paketleyip çöpe atıyor.

Siyaseti bir anlamda 'Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne hapsediyor.

PEKİ AMA YA CHP?

Erdoğan'ın iktidar hırsı karşısında durabilecek tek örgütlü güç CHP değil elbette.

Ancak, 'antiErdoğan' cephesinin ana omurgasının CHP olduğu da su götürmez bir gerçek.

CHP ne yapmalı? Nasıl yapmalı?

Çok basit görünen bu sorunun cevabını ne yazık ki CHP'de kimse bilmiyor.

Siyasetin meteorolojisi günler öncesinden 'hava çok bozacak' uyarısı yaptığı halde CHP'nin bu kadar çaresiz kalmasının temel nedeni de bu aslında.

'Başkanlık' dayatmasına karşı gelecekleri konusunda emin olmasınaa eminler de nasıl sorusunun cevabını bilmiyor olmaları ellerini kollarını bağlıyor.

O yüzden, 'Deniz Baykal çıkacak bir konuşacak, AK Partili ve MHP'li vekiller yaptıklarına yapacaklarına pişman olacaklar' diye umut beslemenin başka açıklaması olamaz.

Geçtiğimiz günlerde Cihan Türsen kalktı ve il yönetimini 'Başkanlık referandumu' konusunda topa tutu.

Neden diye düşündünüz mü?

Neden böyle bir açıklama gereği tutu.

AK Parti Genel Merkezi, sırf CHP İzmir il yönetimi bu konuda sessiz kaldığı için Başkanlık diye dayatıyor olabilir mi?

AK Parti içinde herhangi bir ismin, bu konuda İzmir'den gelecek muhalefeti iplediğine yönelik tek bir işaret var mı?

CHP'de Kılıçdaroğlu'na yönelmesi gereken eleştirinin, 'aman ne olur ne olmaz, önümüzde yerel seçim de var' diyerek il yönetimine çevrilmesi bu partinin iç çekişmeyi ne kadar sevdiğinin kanıtı.

Merak etmeyin.

AK Partili vekiller de, MHP'li vekiller de ne yaptıklarını ve neden yapmaya mecbur olduklarını iyi biliyor.

Onları ikna ederiz türünden boş hayallere kapılmak çok gerçekçi değil.

CHP, 'sandıktan kaçan ana muhalefet partisi' olmak gibi tuhaf bir durumla karşı karşıya.

Bir kez daha sürekli, 'bidon kafalı adam' diyerek, 'göbeğini kaşıyan adam' diyerek aşağıladığınız seçmenlere kendinizi anlatmanız lazım.

O insanların Erdoğan'ı neden bu kadar sevdiğini anlamadan, tasarının şu maddesinde bu var, bu maddesinde şu var' türünden tartışmalar bir bardak suda fırtına koparmaktan öte gitmez.

Meclisteki oylama değil.

Tam tersi, asıl referandum CHP için tarihi bir fırsat.

Mecliste bu tasarı engellenirse, CHP, HDP, FETÖ ve PKK el ele verdi bizi engelledi diyerek sandığa gidecek ve elbette çok daha güçlü bir şekilde geri gelecekler.

Asıl sınav, referandum sandığı olmalı.

Referandumu, Erdoğan'ın icraatlarının oylandığı referanduma çevirip kazanması halinde CHP hem kendi geleceğini hem de bu ülkenin geleceğini kurtarır.

Gerisi, laf-ü güzaf demektir.














Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.