POLİTİKA Haber Girişi : 18 Temmuz 2016 03:23

Darbeleri önlemenin basit bir yolu var!

Darbeleri önlemenin basit bir yolu var!
Sokaktaki vatandaşın 'idam' diye bağırması, idam cezasının darbecileri caydıracağını düşünenlerin yanıldığı gerçeğini değiştirmiyor. Mesleği askerlik olan biri idamdan korkmaz. Bence çok daha basit ancak çok daha etkin bir yol var.

Erdoğan'ın siyasi yaşamında çok zorlu, çok kritik virajlar var.

Cumhuriyet mitingleri, Gezi olayları ve 17/25 Aralık soruşturması gibi.

Bu zincirin son halkası 15 Temmuz darbe girişimi oldu.

Düne kadar Erdoğan'ın kabusu Gezi olaylayları'ydı bugün büyük olasılıkla 15 Temmuz darbe girişimi listenin zirvesine yerleşmiştir.

Normal şartlarda her biri benim diyen siyasetçinin siyasi yaşamını sıfırlayacak, yerle bir edecek olaylar.

Erdoğan'da tam tersi sonuç yaratmış olması gerçekten inanılmaz.

Kağıt üstünde Obama ya da Merkel gibi siyasetçiler Erdoğan'dan daha güçlü görünüyor olabilir.

Ama sadece kağıt üstünde.

Ne olursa olsun Erdoğan bırakın düştüğü yerden ayağa kalkmayı tam tersi başına gelen ne olursa olsun daha da güçlenerek çıkıyor.

Cumhuriyet mitinglerinde, Gezi'de, 17/25 Aralık'ta ve elbette 15 Temmuz'da hep aynı tablo.

Bir siyasetçinin 'gerçek bir lider' olduğunu kanıtlaması için yeterli örnekler var karşımızda.

Kabul etmek lazım.

Bu ülkenin yarısı hadi yarısı olmasa da hatırı sayılır bir kesimi ölesiye nefret etse de, onu taparcasına seven kitleler, Erdoğan'a mitolojideki kahramanlar gibi ilahi bir güç veriyor.

Eğer bir siyasetçinin uğrunda öl dese ölecek destekçileri varsa o siyasetçiyi kolay kolay alt edemezsiniz.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından genel kanı şu.

Erdoğan bu güç patlamasıyla 'başkanlık' rejimine geçecek adımı atar.

Erken seçimse erken seçim, referandumsa referandum.

Açıkçası ben bu konuda açık kapı bırakmayı tercih ederim.

Bugünkü tablodan siyasi rant elde etmesi kimseyi şaşırtmaz, bu doğru.

Ancak Erdoğan 'şaşırtmayı' seven bir siyasetçi.

Önceliği bir kez daha 'Kürt sorununa' verebilir.

Türkiye'nin göz bebeği denen ordunun allak bullak olduğu bir dönemde, polisin bütün enerjisini darbeyi önlemek için harcadığı bir süreçte aylardır her Allah'ın günü canımızı yakan PKK'nın sessizliği, yakın bir süreçte çözüm süreci yeniden başlar mı? sorusunu da beraberinde getiriyor.

Bence Erdoğan acele etmeyecektir.

Milleti her Allah'ın günü sokağa çağırmasının sebebi de, toplumdaki enerji birikimini boşaltma isteğinden başka bir şey değil.

Dikkat çeken ayrıntı şu.

15 Temmuz darbe girişimi, Türk siyasetindeki dengeleri çok net bir şekilde değiştirdi.

HDP bilinçli olarak sessizliğe bürünürken, MHP beni kendi halime bırakın, ben böyle mutluyum modunda takılırken CHP'nin durumunu tarif etmek hiç de kolay değil.

Ne oldu CHP'ye?

Dişleri dökülmüş emekli aslan gibi, Antony Joshua'yla maç yapmış boksör gibi, bu saatten sonra Erdoğan'ı kimse alt edemez moduna girmiş durumdalar.

15 Temmuz gecesi Kılıçdaroğlu ve CHP'li kurmaylar ilke olarak doğru bir duruş sergilediler.

Ancak, siyasi anlamda önlerine gelen gollük pası görmezden gelmeleri anlaşılır şey değil.

Kılıçdaroğlu'nun düz, kuru bir dille yazılmış darbe karşıtı bildirisi önemli ama yeterli değil.

O akşam Kılıçdaroğlu'nun darbe karşıtlığını kuru bir açıklamayla değil, sokakta göstereceği akşamdı.

Zor bir karar, çok ağır faturaların çıkabileceği bir karar, doğru.

Ancak liderlik de böyle bir şey.

O yüzden 'Genel Başkan' olmak lider olmak anlamına gelmiyor siyaset denen satrançta.

Kılıçdaroğlu o akşam Boğaz köprüsündeki tankın üstüne çıkabilseydi eğer, bugün Türk siyasetinde çok farklı dengelerden bahsediyor olurduk.

Olmadı, olamadı.

Siyasetteki kilitlenmeyi açmak için MHP'deki kongre süreci ne olacak diye papatya falı bakmaya devam edeceğiz demektir.

Bu Erdoğan'ı bu siyaset anlayışıyla yıkamazsınız.

Ne sandıkta ne sokakta silahla.

Muhalefet onun Başkan olması için elinden geleni ardında koymuyor sonra da 'Başkan' olmak istiyor diye halka şikayet ediyor.

Ağlayıp sızlamalarına bakmayın.

Kazandıkları belediyeler onlara fazlasıyla yetiyor da artıyor bile.

Bir de ülke sorunlarıyla uğraşmanın ne anlamı var, pişmiş aşa su katmayın, eski köye yeni adet getirmeyin türküsünü söyleye söyleye ortalıkta dolaşmak en güzeli.

Muhalefetten 'ne köy olur, ne kasaba olur' ortadayken gündemdeki 'darbe-idam' ikilemi önemli.

Yeniden darbe olur mu ?

Bu soruya ne yazık ki net bir şekilde hayır demek mümkün değil.

Eski bir Rus diplomata sormuşlar 'neden hep Orta Doğu'da darbe oluyor diye. O ülkelerde en örgütlü kurum ordu da o yüzden demiş.'

Son yaşanan olaylar darbe özlemiyle yanıp tutuşacak birilerinin her zaman olabileceğini gösterecek kadar net bir kanıt.

Sokaktaki vatandaşın 'idam' diye bağırması, idam cezasının darbecileri caydıracağını düşünenlerin yanıldığı gerçeğini değiştirmiyor.

Mesleği askerlik olan biri idamdan korkmaz.

Bence çok daha basit ancak çok daha etkin bir yol var.

15 Temuz sonrası düşük rütbelilere uygulanan 'don'lu gözaltı fotoğrafı çok daha etkili bir yöntem.

O darbeyi yapan beyin takımı her kimse iç çamaşırlı fotoğraf ve görüntüyle servis edilmeli.

Hiçbir asker o duruma düşmek istemez.

Hiçbir üst rütbeli o türden bir görüntüyle hafızalara kazınmak istemez.

Çok daha basit, üstelik de idama göre çok daha insancıl bir yöntem.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.