Sıfırlayandan Sıfır çekene

Sıfırlayandan

Sıfır çekene

 

Bir yılı daha geride bırakacağız.

Türkiye olarak, bir günün bir yıl gibi geçtiği "yorucu gündem ülkesi" olma alışkanlığımız sürüyor.

Şeffaflıkta, demokratik düzenlemelerde, hukukta, hak arayanlara yönelik hoşgörüde, özgür basına tahammülde her gün bir önceki günden daha geriye gidiyoruz.

Buna rağmen  "ileri demokrasi" ve "Yeni Türkiye" söylemleriyle halk üzerinde yaratılan sihir, etkisini yitirmiş değil.

Ekonomide "istikrar" söylemi de, dünya piyasalarında yaşanan bir negatif rüzgarda bizim yaşadığımız kasırgaya bakarsak artık "Yeni Türkiye" gündeminden çıktı.

Türkiye'yi yıllardır yöneten iradenin, ağzından düşürdüğü "ekonomide istikrar" sihri de yerini gerçeğin "aile bütçelerindeki ağırlığı"na bıraktı.

Ancak Türkiye'nin "umudu" olduğunu iddia eden siyasi partilerin "alternatif" olma konusundaki idmansızlığı da aşılabilmiş değil.

Örneğin 17-24 Aralık 2014 Hırsızlık ve Yolsuzluk Haftası?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunun yapıldığı o günün yıldönümünde, ana muhalefet CHP'nin "ana" eylemi, il ? ilçe binalarına astıkları pankarttan öteye geçemiyor.

Çünkü, CHP İzmir'deki gündem başka?

"Kim milletvekilliğine aday adayı olacak", "Ön seçim olacak mı, Genel Başkan Kılıçdaroğlu mu, yardımcısı mı doğru söylüyor" soruları; ana sorunların halka anlatılması görevini perdeliyor.

Açıkçası İzmir'de CHP Gençlik Kolları'nın bir ayağı sokakta olmasa, örgüt, yolsuzlukların halka sınavında boyutunda sıfır çekecek!

CHP İzmir'in 17 Aralık basın toplantısındaki tek belediye başkanı, Buca  Belediye Başkanı Levent Piriştina'ydı. Bu duyarlılığın hakkını da teslim etmek gerek.

İzmir'de MHP'nin "yolsuzluk panelleri"yle "saha"ya inmesi ise anlamlı.

14 Aralık Operasyonu nedeniyle, cemaatin cevşenlerle sokakla buluşması da önemli bir varyant.

Ama ülke geneline baktığımızda tabloda farklılık yok.

Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği ayakkabı kutularına sıkıştırılıp, ülkemizin serveti para sayma makinelerinde sıfırlanırken; geldiğimiz nokta "ahlaki iflas"tan başka bir şey değil.

Dini konularda görüşleriyle televizyon programlarında milyonları etkileyen bazı "hocaların" kaçak otelleriyle, "haram"ı temize çekme haberlerini bu ülkede okuyabilirsiniz.

Bu konuda "zenginliğimiz" engindir!

Diyanet İşleri Başkanı'na tahsisli  "makam otomobili" de bir ayna.

Anaokullarına bile "değerler eğitimi" adı altında dayatılan din eğitimi ambalajı da, Türkiye'nin hırsızlık fotoğrafını farklılaştıramıyor.

Açıklanan "Ekonomide Dönüşüm Programı" başlıkları ise, eski bir bakanın sözleriyle Türkiye "gelenekleri"ne ters!

"Hediye ve plaket verme dönemi bitiyor"

Bir başlık ise, "Gezi zekalı" dedikleri gençlerden hükümetin etkilendiğini gösteriyor:

"Süslü plaketler yerine fidan dikimi özendirilecek?"

Bir başlık ise köylerde okuyan çocukların "eğitim" geleceğini tehdit edebilir:

"Taşımalı eğitim harcamaları gözden geçirilecek?"

Ya "Kaçak-Saray" denilen, devletimizin güç merkezi?

Buradaki harcamalar, bu dönüşümün odağından uzakta mı?

Kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi başlığında "tarımsal destek"lerden söz ediliyor?

Acaba üretici, yeni dönemde "destek"ten mahrum mu bırakılacak?

Kısacası halkımız, sıfırlayanla sıfır çeken arasındaki çizgide kaderine razı mı olacak?  

Etiketler : mdç
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.