Yerel sandıkların kapandığı Mart 2014'ten bu yana geçen zaman tam 30 ay.
Siyasette 24 saat bile çok uzundur ilkesi göz önüne alındığında yaklaşık 900 günlük zaman diliminin anlamı daha iyi anlaşılacaktır.
CHP, İzmir'in 30 ilçesinde de yerel seçim sürecinde 'parti içi rekabete, kırgınlıklara, gönül koymalara ve küslüklere' sahne oldu.
Siyasetin doğasında olan, doğal gelişmelerdi bunlar.
Geride kalan 30 aylık süreçte, 30 ilçenin 29'unda bu kırgınlıklar, küslükler, gönül koymalar tamamen olmasa bile kabul edilebilir ölçüde geride kaldı.
Sadece bir ilçe,İzmir'in genelindeki bu bahar havasının dışında kalmayı tercih etti.
Mart 2014'ün hesaplaşması her daim sıcak tutuldu.
Buca'yı, diğer 29 ilçeden farklı kılan bu tabloda ana özne kuşkusuz Buca özelindeki yerel siyasi dinamiklerin hareketliliği.
Bu ilçenin siyasi atmosferinde fay hatları her daim hareketli.
Buca'nın hangi kahvesine, cafesine giderseniz gidin, genel siyasetten çok yerel siyaset üstüne tartışan isimlere rast gelmeniz mümkün.
Üstelik yerel muhalefet anlamında Cemil Şeboy ya da Ercan Tatı dönemini de gölgede bırakan bir Levent Piriştina dönemi yaşıyoruz.
Buca'daki muhalif isimler seçim sandığının kurulmasına iki yıldan fazla zaman varken, Piriştina ismine bayrak açmış durumda.
'Bayrak açmış'kelimesi çok da doğru değil, çünkü o bayrak Mart 2014'ten bu yana hiç kapanmadı.
Piriştina muhalifleri arasında öne çıkan isimse kendisi de Mart 2014 döneminde aday adayı olarak yarışta yer alan Oktay Gökdemir.
Kimi zaman hararet dozu yüksek eleştirileriyle muhalefet bayrağını gönülü olarak taşıyan bir isim Gökdemir.
Son dönemde hem Buca, hem İzmir hem de CHP'yi ilgilendiren bir olayın da ana öznesi konumunda olduğunu da söylemek lazım.
Olay şu.
Oktay Hoca, Levent Piriştina'nın yeni doğacak çocuğunu ABD vatandaşı yapabilmek için eşiyle bu ülkeye gittiğini öne sürüp, bu konuda sert ifadelerle kaleme aldığı eleştirileri sosyal medya üzerinden paylaşıyordu.
Bu eleştirilerin ardından Oktay Hoca'dan sadece Buca siyasetini değil İzmir siyasetini etkileyecek bir iddia daha dile getirilmeye başlandı.
Oktay Hoca'ya göre kendisine gelen bir telefonda ölmüş annesi bile hedef alınarak küfürlü tehditler almıştı.
İsim vermeden Levent Piriştina'yı hedef alan imalarla süslenmiş bir iddiaydı ve konunun savcılığa taşındığı (taşınacağı) belirtiliyordu.
Kim ne derse desin, eğer böyle bir telefon görüşmesi yapılmış ve söylendiği iddia edilen konular gündeme gelmişse çok ayıp edilmiştir.
Olayın bu yönünü tartışmam bile.
Ancak, evet ancak diye açık kapı bırakmam da şart.
Şundan dolayı şart.
Buca siyasetinde yaşanan gerilimde Levent Piriştina mağdur eden değil, mağdur edilen isim.
Eğer iddia edildiği gibi küfürlü bir telefon görüşmesi yapılmışsa, 'bu bardağın taşmasından' başka bir anlam ifade etmez.
Şimdiye kadar olayları 'iki boyutlu' olarak değerlendirdiniz.
Olayın aslında üç boyutlu olduğunu gösteren bir bilgiyi uzun süredir kimseyle paylaşmamıştım.
Ancak son gelişmeler bu kararı yeniden gözden geçirmeme sebep oldu.
Şimdi, hayatın sadece 'siyah-beyaz' renklerinden ibaret olmadığını, arada yüzlerce farklı renk de bulunduğunu gösteren bir detay vermem gerekiyor.
Oktay Gökdemir bugün Dokuz Eylül Üniversitesi'nde akademik kariyerine devam ediyorsa bu Levent Piriştina sayesinde olan bir gelişme.
Oktay Hoca'nın bile haberinin olduğunu zannetmediğim bir detay ama Levent Piriştina'ya yapılan haksızlığı anlatmam adına bunu söylemek zorundayım.
Oktay Hoca emekliliğini isteyerek Dokuz Eylül Üniversitesi'nden ayrılmasının ardından üniversiteye tekrar dönmek için harekete geçer.
Levent Piriştina başkan seçilmiş, Oktay Hoca'nın muhalefet bayrağı dimdik ayakta durmaya devam ediyor bu süreçte.
Bu anlatacağım büyük bir olasılıkla Levent Piriştina'yı rahatsız edecek ama olayları ve kişileri değerlendirirken gerçeği bilip ona göre değerlendirme yapmak istiyorsanız bunun anlatılması gerek.
Oktay Hoca'nın tekrar üniversiteye dönebilmesi için Rektörlüğün onay vermesi gerekir.
İşte bu süreçte,Rektörlük'ten Levent Başkan'a telefon gelir.
Oktay Hoca'nın sert muhalefetine göndermede bulunularak, 'eğer sizi rahatsız edecekse bu geri dönüşe izin verilmeyeceği' hatırlatılır.
Levent Piriştina net bir şekilde 'hayır, kimsenin ekmeğiyle oynamam. Oktay Hoca'nın üniversiteye dönmesinde benim açımdan hiçbir sakınca yoktur' diyerek üniversite kapılarını Oktay Hoca için ardına kadar açar.
Bugün Oktay Hoca akademik hayatına geri dönüşü bir anlamda gece gündüz muhalefet ettiği Levent Piriştina'ya borçlu bile denebilir.
Eğer bugün Levent Piriştina söylendiği gibi öfkesini kontrol edememişse bunu Bucalı muhalifler biraz da kendilerinde aramaları gerekir.
Bir İngiliz atasözü, 'atın belini kıran saman çöpü' der.
Bardağın bu kadar dolması sadece Buca'ya değil, CHP'ye de zarar verir.
Mart 2019'a iki yıldan fazla zaman var.
Buca'daki muhalefetin sürekli olarak muhalefet ateşine odun atması ne derece doğru sorusu cevaplanması gereken bir soru olarak ortada duruyor.
Benim açımdan, 'ben insanların ekmeğiyle oynamam diyerek bunu da somut olarak hayata geçiren Levent Piriştina' bu yarışta 1-0 önde demektir.
24.08.2016 17:51:18