yaptığı araştırmada: Alangüllü’de yer alan jeotermal santrallerin çıkardığı akışkanların yerüstü ve yeraltı sularına karışarak onları kirlettiği; bu suların tarımsal sulamada kullanılırsa suların içindeki ağır metal ve kimyasal maddelerin besin yolu ile insan ve canlılara geçebileceğini; jeotermal kaynakların boşaltım gösterdiği dere sularının Hıdırbeyli barajında toplandığı; bu suların tarımda kullanılınca tarım arazilerinin olumsuz etkilendiği; sularda yüksek oranda bulunan Bor’un bitkilere toksik etki gösterdiği saptanmış.
BOR MİKTARI ÇOK YÜKSEK
2015 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesinden S.Dağ Alangüllü’de yaptığı araştırmada jeotermal santrallere yakın topraklarda asit miktarının arttığını, incir ağaçlarının daha az sürgün verdiğini, sürgünlerin daha kısa, yaprakların hastalıklı olduğunu, dallardaki meyve sayısının daha az, meyve büyüklüğünün daha küçük olduğunu saptadılar. Jeotermale yakın incir ağaçlarına ait kuru incirlerde uzak bölge kuru incirlere göre daha yüksek değerlerde Bor, Kükürt, Nikel, Kurşun, Kobalt, Kadmiyum, Krom, Mandan saptandı.
2017 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Tübitak’ın ortaklaşa yaptıkları çalışmada Alangüllü’de yer alan jeotermal santrallerin saldığı akışkanlar sonucu Alangüllü deresi sularında Bor miktarını normalden 67 kat, topraklarda 5 kat daha fazla olduğunu saptadılar.
MIZRAK ÇUVALA SIĞMAZ HALE GELDİ
Aydın’da jeotermallerle ilgili pek çok bilimsel çalışma yapılmış olmasına, Aydın’da yaşayan tüm kesimlerin her alanda jeotermallerin zararlarından şikâyetçi olmasına rağmen maalesef yetkililer bu çalışmaları ve zararları sürekli şekilde görmezden, duymazdan, bilmezden geldiler. Fakat Aydın’daki jeotermallerin zararları o kadar büyük boyutlara ulaştı ki mızrak artık çuvala sığmaz hale geldi. Bir hafta önce Büyük Menderes nehrinde milyonlarca balık öldü, Menderes nehri balık mezarlığı haline geldi. Yetkililer komisyon kurduk araştıracağız deseler de Aydın’da yaşayan herkes biliyor ki suçlular arasında jeotermal akışkanları da var.
ZEYTİN VE İNCİR AĞAÇLARI KURUYOR
Germencik Çevre ve Doğa Derneği( GERÇED) olarak Alangüllü’de yaşayan çiftçilerin ihbarı sonucu bölgeye 25 Mayıs tarihinde ziyarette bulunduk. Bölgede yaptığımız araştırmada Alangüllü’de ki jeotermal santrale ait sıfır noktasından-1000 metre kadar uzak mesafedeki alanda yaklaşık 250-300 dönümlük arazide yer alan 1500 kadar zeytin ve incir ağacını kurumuş olarak saptadık. Kurumuş incir ve zeytin ağaçlarının yer aldığı alandan sonraki 500 metrelik mesafede de zeytin ve incir ağaçlarında yaprakların sararmaya başladığını yani kuruma sürecine girdiklerini gözlemledik.
KİM HAKLI?
Bu alanda var olan incir ve zeytin ağaç kurumaları dışında jeotermale yakın yeni ekilen incir ağaçlarının 2-3 yıldır büyümediği, dallarının kuruduğunu arazi sahipleri ifade etti. Bölgede incir ve zeytin ağaç kurumaları dışında özellikle Alangüllü mezarlığında yer alan çam ağaçları da kurumuş. Bölgede yaptığımız gözlemlerde kuruyan incir ve zeytin ağaçlarının olduğu alanlarda mısır, fasulye gibi sebzelerin yeşil olduğunu tespit ettik. Bölgede görünen jeotermale yakın uzun köke sahip zeytin, incir ve çam ağaçlarının kuruduğu/kurumaya devam ettiği, kısa köke sahip sebze ve otların ise şimdilik yeşil kaldığıdır. Alangüllü çiftçisi zeytin ve incir ağaçlarındaki kurumaların son bir ay içinde hızlı bir şekilde gerçekleştiğini söyledi. Çiftçilerin Germencik Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne yaptıkları müracaat sonrası müdürlük yetkililerinin incir ve zeytindeki kurumayı “Filizkıran” hastalığına bağlı olduğunu, yapacak bir şey olmadığını ifade ettiklerini söylediler. Deneyimli çiftçiler ve derneğimizde görev alan Ziraat Mühendisleri ise bu kurumaların kesinlikle “Filizkıran hastalığına” bağlı olmadığını söylediler. Nitekim Alangüllü çiftçilerinin başvurdukları İzmir Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü incelemelerinde “ Ağaçlarda kurumaya sebep olacak zeytin hastalık ve zararlılarına ait bulgular rastlanılmamıştır” sonucu çıkmıştır.
80 KOYUN ÖLDÜ
Jeotermal yakınında kuruyan zeytin ve incir ağaçlarının yer aldığı alandaki hayvan çiftliğine yaptığımız ziyarette bir başka şok ile karşılaştık. Hayvan yetiştiricisi son 4 ay içinde 80 kadar koyununun öldüğünü, koyunların 30 kadar düşük yaptığını, anomalili kuzu doğumlarının olduğunu söyledi. Yetiştirici koyunların alanda serbest şekilde gezdiğini, ahırda kapalı duran büyük baş hayvanlarda ise ölümlerin olmadığını söyledi.
BOR TEHLİKE SAÇIYOR
GERÇED olarak Alangüllü’de yaptığımız ziyarette bölgede uzun köke sahip incir, zeytin ve çam ağaçlarının öncelikle kurumasını yeraltı sularında meydana gelen kirliliğe, koyun ölümlerini ise Alangüllü deresindeki su kirliliğine bağlı olabileceğini düşündük. Bu alanda yerüstü ve yeraltı su kirliliği yapan yegâne unsur ise jeotermal santrallerin akışkanlarından başkası değildir. Alangüllü bölgesinde daha önce Ege Üniversitesi, Adnan Menderes Üniversitesi,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Tübitak tarafından yapılan çalışmaların hepsinde Alangüllü’de yer alan jeotermal santrale ait akışkanların yeraltı ve yerüstü sularını kirlettiği, normalin çok üstünde suda ve toprakta Bor kirliliği yaptığı, bu suların tarımsal sulamada kullanılırsa tarımsal ürünlere zarar vereceği saptanmış idi. İzmir Bornova Zeytin Araştırma Enstitüsü’nün zeytin ağaçlarında yaptığı araştırma sonuçları Bor kirliliği ile uyumlu görülmektedir.
ÇİFTÇİ MAĞDUR
Bölgede şimdilik görünen incir, zeytin, çam ağaçları kuruması ve koyun ölümleridir. Peki bu ölümlerin ve çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerine yansıması nedir? Ne olacaktır?
Alangüllü’de görülen toplu incir, zeytin ağaç kurumalarının, koyun ölümlerinin Menderes nehrinde görülen balık ölümlerinden hiç farkı yoktur. Alangüllü çiftçisi mağdur, elinden tutacak, derdine derman olacak yetkili arıyor ama gittiği tüm kapılar kendisine kapatılıyor. Çaresiz ne yapacağını kara kara düşünüyor.
YETKİLİLERE ÇAĞRIDA BULUNDU
GERÇED olarak Aydın valiliğine, TBMM’ne, Belediyelere, Ziraat Odalarına çağrımızdır. Aydın’da jeotermallerin zararlarını görmeniz, araştırmanız, gerekli tedbirleri almanız için acaba Aydın’da daha nasıl bir toplu felaketlerin olması gerekir? Aydın’da toplu balık ölümleri oluyor, Menderes havzasında kuşların sayısı giderek azalıyor, toplu incir-zeytin ağaçları kuruyor, toplu koyun ölümleri oluyor. Bunlar sizin yeterli değil mi? Önemli değil mi? Sizlerin inanması için Aydın’da ne kadar bebek, çocuk, anne ölmesi gerekiyor? Aydın’da kanserler ve ölümler Türkiye ortalamasından daha ne kadar fazla olmalı? Dolaşım sistemine bağlı ölümlerde Türkiye ikincisi olan Aydın ilinin birinci mi olması gerekiyor?
Bizden söylemesi; Aydın çürük yumurta, Menderes nehri leş kokuyor. Aydın çölleşiyor ve ölüyor.