Köylünün cennetine 'taş' koymayın!

İnsanın kimi zaman bir çocuk saflığıyla 'çevreye kıymayın' beyler diye bağırası geliyor. Tıpkı Buca'nın Kırıklar köyünde olduğu gibi

BÜNYAMİN DOBRUCALI /

Arka arkaya dizilmiş otobüsler. Kadınlı erkekli kalabalık bir grup 'eylem var dediler,geldik!' tadında yola çıkmayı bekliyor. İstikamet kağıt üstünde mahalleye terfi ettirilmiş Buca'nın en güzel köylerinden biri olan Kırıklar. 16 kilometrelik yolculuğun ardından köye girişte jandarma tarafından durdurulma tek tek toplanan kimliklerin kontrolünden sonra biraz gecikmeli de olsa köye yaya olarak girişe izin verilmesi. İlkokul kitaplarından çıkmış yemyeşil köy fotoğraflarının gerçek hayattaki izdüşümlerinden biri var karşımızda. Kokusuyla, yollarıyla, evleriyle ve en önemlisi insanıyla çalışmaktan yorulmuş kişilerin emekli olsak da buraya yerleşsek dediği türden bir köy Kırıklar köyü.

 

EYLEM TURİZMİ!

Üç otobüs olarak yola çıkan ve çoğunluğu 'görev icabı' burada bulunan CHP'nin emektarları ve belediye çalışanlarına katılım bir anda artıyor. 'Köyümüze taş ocağı istemiyoruz' diyen köylüler kadınıyla erkeğiyle misafirlerine eşlik etmeye başlıyor. Kalabalık arttıkça küçücük köyde küçücük meydanın dört bir köşesini tutmuş dört kahvehane bir anda tıklım tıklım doluyor. Bizimki, güleç yüzüyle arı gibi çay kahve siparişlerini yetiştirmeye çalışan Hasan Koç'a ait olan kahvehane. Çay servisi sırasında yakalayıp soruyorum hemen 'daha önce bu kadar müşteri görmüş müydün?' diye. Yok valla görmedim diyor. Biz günde 5-10 çay satardık bugün yetişemiyorum diye ekliyor. Ha bu arada 15 Temmuz sonrası nasıl haksız yere FETÖcü damgası yediğini ve haksız suçlamadan kurtulmak için nasıl akla karayı seçtiğini bir solukta anlatıveriyor. İstemiyoruz diyor, köyümüze taş ocağı istemiyoruz. Taş ocağına izin verirlerse köydeki arazi fiyatlarının müthiş düşeceğini vurguluyor. Müşteriler seslenince de Hasan Koç, koç gibi servisine devam ediyor.  Olası bir felaketten korkan Hasan Koç, o olası felaketin götürüsünden önce getirisiyle karşı karşıya olduğunun farkında değil. Eyleme gelenler sayesinde sadece o değil köydeki bütün kahveler bir aylık cirolarını bir günde yapma şansı buluyor. Kitaplarda adı olmasa da bir anlamda 'eylem turizmi' diye yeni bir gerçekle tanışmış olduğu da bir gerçek.

 

MEYDAN BİR ANDA HAREKETLENİYOR

 Çay, kahve, ayran derken şehrin yapış yapış sıcağından püfür püfür esen bir ortama düşmenin keyfi Levent Başkan'ın gelmesiyle kesiliyor. Oraya gelişin belli bir amacı var ve o amaç için mikrofonların sesinin açılması gerekiyor. Eylemde konuşan Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Piriştina, "Bizim bir tane amacımız var. Doğaya, köye, canlıya, köylüye burada gördüğüm insanlığa karşı bir sevdamız, beklentimiz var. Huzur içinde, barış içinde temiz bir çevrede tarıma, tarıma dayalı sanayiye, oradan gelen emeğe, ekmeğe zarar vermeden bir hayat sürmeye çalışıyoruz. Buradaki insanlar da bugün bu kaygıyla toplanmış insanlardır. Tek ses tek yürek olmuş ve şunu haykırıyorlar; 'ne olur bizim doğamızla, tabiatımızla, ağacımızla bizim aşımızla bizim köyümüzle oynamayın. Elinizi ayağınızı buradan çekin' diyorlar" açıklamasını yaptı.

KAHVELER BİR KEZ DAHA DOLUYOR

Eylemin mesaj kısmının bitmesinin ardından kalabalık yeniden çay, kahve, ayran dünyasına kavuşmak için kahvehanelere akın ediyor. Kimi delege pazarlıklarınden kimi Galatasaray'ın maçından kimi köye ilk fırsatta yeniden geleceğinden bahseden sesler karışıyor birbirine. Gerçekten bu kadar güzel bir köyü taş ocağına kurban etmek için insanın çıldırmış olmalı düşüncesi kafalarda, insanın para hırsı ne kadar kötü sözleri dillerde geri dönüş yolculuğu başlıyor. Kırıklar köyünün tertemiz havasından sonra Buca'nın insanın soluk almasını güçleştiren beton yığını dünyasına dönüş çay, kahve, ayran üçgeniyle biriken keyfi kısa zamanda tüketiyor elbette. 


21.07.2017 18:41:45