KÜLTÜR-SANATHaber Girişi : 21 Nisan 2020 14:00

DOĞA, TARİH VE KÜLTÜR HEPSİ TİRE’DE BURASI AYNI ZAMANDA ESKİ TAHT ŞEHRİ

DOĞA, TARİH VE KÜLTÜR HEPSİ TİRE’DE BURASI AYNI ZAMANDA ESKİ TAHT ŞEHRİ

DOĞA, TARİH VE KÜLTÜR HEPSİ TİRE’DE
BURASI AYNI ZAMANDA ESKİ TAHT ŞEHRİ…

Tire denince 144 mihrabı, 20 hamamı, 28 medresesi, 27 hanı olan bir yer düşüneceksin
Ama Salı Pazarı denilince bir durmak lazım. 4 kilometre karelik bir alanı kapsayan
pazar, üç caddeyi ve 50 sokağı ile Türkiye nin en büyük açık hava pazarı hüviyetinde

İzmir’e 81 Km. mesafede yeşil mi yeşil bir ilçemiz, hatta eski taht şehrimiz desem
daha doğru olacak.
Tire kültürü, tarihi, yüzlerce eski doku evleri, çeşmeleri, müzesi ve doğal güzellikler
Bezenmiş bir kent.
Tire’de keçecilik en modern şekliyle, yani çağa uyarlanmış ve çeşitlendirilmiş.

Ben Tire’nin tanıtımına Salı Pazarından başlayacağım.
Salı günü sabah erken saatlerde bütün esnafın dudakları kıpır, kıpır. Hep beraber
pazar duasını yani bereket duasını yapıyorlar. İlk siftah sakala sürülüp yere atılıyor
ve tekrar alınıyor. Besmele çekilip ürün tartılıyor. Bu arada İzmir den üç otobüs
pazar yerini görmeye ve alış verişe geliyor. Esnafa sordum, her Salı gelirler ve
iki kolları da dolu olarak İzmir’e dönerlermiş…
Pazarda 5 bin esnaf tezgah açıyor desem inanır mısınız.

DEVECİ SEMERCİ…
deveci lakaplı Semer Ustası var ki tanışmanız lazım
Ben kendisiyle tanıştım, çok güleç yüzlü ve konuşkan biri, devecilikte yapmış,
Deve güreşlerine çok meraklı, nerede deve güreşi varsa Aptullah Usta oradaymış,
bakmış semer işi kalmış yapan yok, deveyi satıp tekrar kendi mesleğine dönmüş.
Konuşkan biri. Onunla bir söyleşi yapmıştım. Sonra onu çalıştığım gazete ve dergide
sergilemiştim. Hatta, daha sonrada Facebook ta da paylaşmıştım. Anımsayan
çıkacaktır.
Ona ilk sorduğum soru, bu kadar saat hep dizlerinizin üstüne mi oturursunuz?
Cevabı ilginç olmuştu, benim evde koltuk ta da oturma şeklim budur, başka türlü
bir şekilde ile oturmam mümkün değil, kahveye pek gitmem, ama gitmem gerekse
de böyle otururum. Bu benim için bir alışkanlık, demişti.
İşler hasıl diye sorduğumda ise oda Urlalı Nalbantın dediğini dedi. “Benden sonra
Tufan” İşler dedim. Hiç sorma dedi. Eskiden semer yapardık, şimdi ayakkabıya
pençe yapan kunduracıya döndük. İlinde semer var yapıyorsun deyince de onu
söyledim işte, bak oradaki işlerde, elimdekide tamir işi, eşek mi kaldı da semer
yaptırsınlar. Bu motorlar var ya bu motorlar, bizim bütün işi bozdu. Diye dert
yandı.

NALINCI CEMİL USTA…
Yan dükkanda da nalın imalatçısı Cemil amca var. Onunla da bir söyleşi yapayım
istedim, ama bir türlü ikna edememiştim. Bir daha yolum düşerse tekrar bir
denemek lazım diye düşünüyorum.
Onunla da ilgili bir kare fotoğraf koymuştum Facebook’a, söyleşi yapamadım bari
vitrinini çekeyim demiş bu arada kendi fotoğrafımı çekmiştim. İlginç olan bu
fotoğrafı da beğeninize aktarmıştım.

KECECİ ARİF CÖN…
Tire de önemli mesleklerden biride keçecilik. El sanatları içinde en çok beceri
isteyen ve o nispette de yorucu olan bu meslek için, ter ile yoğrulmuş tabiri
kullanılır. Koyunların ikinci kırkım ayı olan Ağustos ayı kırkımından elde edilen
yün, keçe için en uygun yünmüş.
Bilmem hiç keçe yapımını izlediniz mi? Ayrıca el, ayak ve ses ritmini kullanırlar.
Aynı anda üç dört kişinin ses ritmi ile ayaklarını kullanarak keçeyi ezmeleri gerekir.
Gerekirdi diyorum, çünkü artık onu bir motor gücüyle eziyorlar.
Şimdi konudan, konuya geçeceğim ama. Konuyla ilintili olduğu için. Kemeraltın da
benim çocukluğumda kestane pazarına yakın tek bir keçeci vardı. Mutlaka o
keçecinin dükkanı önünde durur onların o ritimli sesi ile keçeyi üç yada dört kişinin
bütün kuvvetleri ile ezmelerini seyrederdim. Enterasandır ‘Kemeraltı’nı yazarken
bu anım aklıma gelmemişti…

Keçeci Arif Cön, ün dedesi 1914 yılında keçeciliğe Tire de başlamış, Arif’in babası
İlk okuldan sonra keçeci olmuş, kendi babasının yanında. Şimdi ise torun Arif Cön
Keçeciliğe devam ediyor ama yaptığı keçeler farklı. Torun Karadeniz
Üniversitesinde işletme okumuş ve o yıllarda keçeciliğe merak salmış, eskiyi kenara
koymuş. motifleri, şekilleri değiştirmiş mitolojik ilkel duvar resimlerini alıp işlemiş
keçeye renklerini de kök boya ile vermiş. Sonunda yeni motiflerle işlenen keçe
halılar ortaya çıkmış.
Genç girişimci Arif Cön bunununla da yetinmemiş ve keçeden minder, paspas, yastık,
yelek, heybe, çanta, terlik yapmış, en başta gelen turistlerin ilgisini çekmiş çok ta
iyi satış yaptıını söylüyor genç girişimci.

BELEDİ DOKUMASI…
Uzun yıllar Osmanlı gemilerinin halatları,urganları Tire den gitmiş Asitaneye.
Birde Beledi Dokuması var ki, insanın içini acıtıyor. 15. yüz yıldan kalma Beledi
Dokumasından 1908 tarihli Aydın Vilayet Salnamesi’inde ‘60 el tezgahına sahip
Tire nin iki tür üzerinden Avrupaya sattığı’ da belirtilmiş. Bu muazzam hazineden
bugün tek tezgah kalmış. Yaklaşık 100 yıl önce Avrupaya ihraç edilen Beledi
dokumasına neden sahip çıkılmaz. Biz mi anlatmayı bilmiyoruz? Yoksa konu ile
ilgilenmeleri gerekenler mi aldırmıyor bilinmez.

Bu gibi birçok konulardan bahsettiğim için, burada bir kez daha yazmış oldum. Bir
kişi de dönüp nedir, ne değildir diye sorsalar ya, sormazlar ve de dinlemezler, sizler
böyle yaptıkça bu canım meslekler bir gün bakarsınız ki bir yabancının eline geçmiş
ve sahip çıkmış. Sonra siz yırtının bu bizim yüz yıl evvelden beri işimiz diye…

Tire de hanların bir kısmının boynu bükük. Çünkü onlar sahipli ve çok mirasçısı var
o zaman, sat bana der belediye, satamaz hangi bir mirasçı ile anlaşıp da onarılması
için belediyeye satılacaktır ki. Ama her gün bir taşı iki tuğlası eksilmekte ve
yıpranmaktadır. Böyle 600 yıllık ya da 300 yıllık hanları, eski konutlarının göz
göre, göre yitirilip elden çıkması bizim çok umurumuzda ama…

Karşınızda bulunan üstünden papatyalar çıkmış bulunan şu dam, eski bir dokunun
çatısıdır. Adeta bir kurtarıcı eli beklemektedir, beklerken de beli bükülmektedir.
Derken bir gün gürültü ile yere serildiğinde ‘tüh’ diyen çıkacak mı bilinmez.

KURTARICI BEKLEYEN HANLAR, HAMAMLAR…
300 – 400 yıllık hanlar hamamlar bir kurtarıcı bekler, kendilerini diriltecek ve
topluma kazandıracak. Olur mu? Hiç bilinmez ki, aksi gibi sadece Tire de değil,
bu ülkede kurtulacak, restarasyonu yapılacak o kadar çok yer var ki, nasıl olur,
her halde bir devlet politikası ile olacaktır. O yatırım eski dokuya yapılırsa, belli bir
süre sonra o doku geriye ödemeye başlayacaktır.

TİRENİN ADI NEREDEN GELİYOR…
Tire’nin adının nereden geldiğine gelince,
Tire, Roma döneminde ‘Teira’ olarak yer almış. Türkler döneminde ise, ‘Sire’ ve
‘Tire’ olarak anılıyor.
İzmir’in tarihi kenti Tire: Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans’a ev
Sahipliği yapmış. Tarihin zengin kültür mirasına sahip bir kent.
Çağlar boyunca bir çok uygarlığın beşiği olan kent için Evliya Celebi ünlü
Seyahatnamesi’nde ‘Tah-ı Kadim Şehr-i Muazzam Tire’ (Eski taht şehri) diye
Yazmış.
Fransız tarihçi ve şair La Martin, Tire’nin doğal güzelliğini anlatmak için
“İsviçre kentlerini andırıyor” demiş.

SALI PAZARINDA NELER SATILIYOR…
Bu pazarda; teksitilciler, yaş meyva, sebze, canlı fide çiçek, fidan, el işi, yemeni,
Baş örtüsü, koltuk, kanepe, perde, tahta kaşık, tahta oyma işleri, semaver, kova,
boru, bakliyat. Çakı. Bıçak, çakmak, ayakkabıcı, çizmeci, terlikçi, her türlü kalem
defter, acıkanlara bazlama, şerbet, halıcı, semerci, nalıncı, hazır elbiseci, kumaşçı,
şekerci, çerşafçı, yorgancı, yastıkçı, minderci, süngerci, yatakçı bu yazdıkların
satılanların onda biri kadar olur mu? Diye sormak lazım. Ne kadar anlatsam o
pazarı anlatmaya kelimeler, sayfalar yetmez. En iyisi eğer görmediyseniz kendi
gözünüzle görün…Tabi ki bu önerim Coronalı günler sonrası içindir.

TİRE KÖFTESİ VE KARADUTLU LOR TATLISI…
Bir Tire köftesi var ki eski tabirle tevatür, ben toprak güveçte pişirilenden
yedim. Bir de kömür ızgarasında yapılan şekli var. Bana toprak göveci
tavsiye etmişlerdi. Onları dinlerim, çok ta lezizdi.
Ama bu köfteyi yemeden bilmenizde mümkün değil,
Ayrıca lor üzerine karadut dökülmüş tatlısı var ki, bu ikisi için bile
Tire ye gitmeye değer…
Bu arada Tirenin karadutu kadar ünlü olan birde Kastamonu nun karadutunun
üstüne dut olmadığını öğrendim. Bu lor tatlısının aromasını veren Tire nin
karadutuymuş…