Efsane ve Gazoz
Yeni belediye başkanlarının heyecanı, çabucak bir şeyler yapma gayreti normal.
100 gün geride kaldı.
Zaman hızla geçiyor.
Kimi başkan geride kalan 100 günü değerlendiren toplantılar yaptı kimi başkan da yazılı açıklamalarla yetindi.
Peki biz yurttaşlar, hani o seçim öncesi bir görev addedip sandığa koşan seçmenler olarak biz ne yapıyoruz?
İşimiz ve sorumluluğumuz "evet" mührü nü bastıktan sonra sona mı eriyor?
Tabii ki hayır?
Herkesin yaşadığı yere ilişkin tespitleri ve önerileri de olacak elbet.
Örneğin benim yaşadığım Buca'ya ilişkin yazacaklarim gibi...
Sandık başlarında yürüteçleriyle gelen ninelerden, sandık sırasında üç çocuğuyla bekleyen anne ve babalara,hasta yatagindan kalkıp gelen dedelere herkesin beklentisi var..
"Yeni Evli çiftlere balayı" ya da "Buca'yı film setine çevirmek" gibi uçuk öneriler değil bu beklentiler...
"Her mahalleye bir kreş" gibi, söylemesi güzel çalışmalar da değil öncelikli olan.
Peki ne?
* * *
Kreşe gidecek o çocuk evinden çıktığında, çöp sularının üzerinde dans eden, belgesel filmlere rahmet okutan çeşitlilikte sinekle ve konteynerden yayılan pis kokuyla güne başlıyorsa eğer...
O çöp konteynerini,yurttasların-muhtarlarin taleplerine rağmen, uzakta değil yanıbaşındaki Karabağlar'daki gibi temizletecek bir irade devreye girmiyorsa...
TİM de kursan, ORDU da oluştursan; bu Bucalı, sana Uygur Kardeşlerin oyununun ismindeki gibi "Hasta etme Adamı" deme hakkını kendinde bulur!..
Eğer sen bu temel "halk sağlığı" görevini yerine getirmezsen, Bucali o çok sevdiği Babana "Efsane", demeyi sürdürür ve Fatihasını dilinden eksik etmez.
Ancak senin adın değişir,"Efsane Gazoz" olur.
O Bucalının diline de senin adına okunacak "Fatiha", siyaseten dolanır.
Çünkü Buca siyasetçi yatağı olduğu kadar, aynı zamanda "şeboy" çiçeği bol büyük bir "siyasetçi mezarlığıdır.
Benden uyarması...