İzmir gençliğinin kabına sığmayan ismi Bülent Uraz bu kez kendi gibi bir isme kulak verdi. Bülent Uraz sordu, Kaan Yağcı cevapladı.
St Joseph lisesinden mezun olmuş, üniversiteye giriş sınavından en yüksek puanlardan birini almasına rağmen Türkiye'de okumaktan vazgeçmiş, 23 yaşında kendi web tasarım ve uygulama programlama şirketini kurmuş; Apple, Spotify, Facebook ve Google için başvuru yapmış olan Kaan Yağcı'nın öğrencilik hayatını biraz sorgulayalım. YGS ve LYS'ye hazırlanmakta olan gençlerin okuması gereken bir öğrencilik hayatı.
1- Kaan kendini bizlere tanıtır mısın?
Adım Kaan Yağcı, Denizli doğumluyum ama Denizli'de hiç yaşamadım İzmir'de büyüdüm. İlkokulu Buca'da Yöneliş Kolejinde okudum, daha sonra ise Türk Koleji'ne geçtim. Liseyide St Joseph İzmir Lisesi'nde okudum. Şu anda Paris'te bilgisayar mühendisliği okuyorum.
2- Liseye giriş sınavına nasıl çalıştığına bizlere anlatır mısın?
Çok çalıştım çünkü ben hep İzmir Fen Lisesi ya da Galatasaray Lisesi'ne gitmek istiyordum, ailemde bana kazan gidersin dediler. Ben hem Galatasaray Lisesi'ni hem de İzmir Fen Lisesi'ni kazandım ancak ikisine de göndermediler. Ama şimdi düşününce diyorum ki iyi ki de göndermemişler çünkü İstanbul'da o yaşta bir çocuğun yaşaması çok zor. İzmir Fen Lisesi'nin ise benim dönemimdeki durumu pek parlak değildi.
3- Peki St Joseph'li olmak nasıl bir duygu?
Açıkçası St Joseph'in ilk yıllarında ben liseden nefret ettim ama son 2 yıl St Joseph'i sevmeye başladım. Liseden mezun olunca da St Joseph'li olmanın bir ayrıcalık olduğunu söylemeyeceğim ama çok güzel bir duygu olduğunu söyleyebilirim. Gerekse Fransa'ya başvurmada kolaylık olsun, gerekse Fransızca öğrenmekte bana çok yardımı oldu.
4- Fransa'da okuma kararında St Joseph etkili oldu mu?
Fransa'ya girme gerçeği aslında bizler üniversite başvurularını yaptık hem Türkiye'ye hem de Fransa'ya, bana Fransa'dan kabul geldi o zaman karar verdim yoksa lise son sınıfa kadar benim Fransa'ya gitme gibi bir hedefim yoktu. Üniversite sınavına çalıştım, İTÜ bilgisayar mühendisliğinin İngilizce bölümünü kazandım, Türkiye'de 1500'lerde bir derece yaptım. İzmir'de ise ilk 250 arasındaydım. Son sene çok çalıştım üniversite sınavına, çünkü söylediğim gibi, Türkiye'de okumayı planlıyordum.
5- Peki lisedeki öğrencilik hayatından bize biraz söz eder misin?
Daha önceden de söylediğim gibi, çok parlak bir öğrenci değildim. Yani derslerim iyiydi, düzenli çalışırdım ama sadece sınıfta kalmayacak kadar notlar almak için çabalardım. Asıl amacım bütünlemeye girmeyeyim ve yaz tatilim bana kalsındı. Ben sporda yapıyordum, antrenmanlara rahat gidebileyim, antrenmanlardan geri kalmayayım diye mümkün olduğunca ortalamayla geçtim sınıfları.
6- Tamam çok parlak bir öğrenci değildin, okul sınavlarına çok fazla çalışmıyordun, peki üniversiteye giriş sınavında nasıl en yüksek notlardan birini aldın?
Söylediğim gibi ben çok fazla çalışmıyordum ama lise birinci sınıftan beri hep düzenli olarak çalışıyordum, her gün eve gelince tekrar yapıyordum. Ama bir ayrıntı var, sadece sevdiğim dersleri evde tekrar yapıyordum, sevmediğim derslerden de sınav öncesi tekrar ediyordum. Sevdiğim dersleri yine haftalık tekrar ediyordum, sevmediğim derslere ise dokunmuyordum. Üniversite sınavına hazırlanırken de sadece okuldaki dersleri dinledim. Ama fizik dersinde biraz sıkıntım vardı çünkü fizik dersinde hiç hoşlanmamamdan dolayı çok açığım vardı. Bu yüzden fizikten özel ders yardımı aldım. Ama matematikten özel ders aldım diyemem çünkü bir matematik öğretmenimle matematik üzerine tartışıyorduk. Haftada birkaç saat aynı soru hakkında sorgulama yapıyorduk. Sınava en önemli hazırlanma süreci ise, sınav sistemimiz test olduğundan dolayı çok test soru çözdüm.
7- Lisedeyken hangi mesleği yapmayı hayal ediyordun?
Lisedeyken tek hayalim matematik okumaktı. Zaten üniversite sınavına hedefime göre hazırlandım. Benim hedefim 500 puan almaktı. Çünkü benim hayalim Boğaziçi Üniversitesi'ne gitmekti, oda 500 puan ile kapatmıştı kontenjanını. Bende 500 alacak kadar çalıştım, okul puanı ile beraberde tam 500 aldım. Ancak daha sonra Fransa'dan matematik bölümümden kabulüm geldi ve benim girdiğim dönemde Boğaziçi Üniversite'sinin puanları düşünce, ailem ve öğretmenlerimin önerisi ile puanlarımın tuttuğu İTÜ bilgisayar mühendisliğine başvurumu yaptım. Zaman alan bir düşünme evresinden sonra İTÜ üniversitesinin kaydını dondurdum ve Fransa'ya matematik okumaya gittim. Fransa'da 1 sene matematik okuduktan sonra bilgisayar bilimleri ile çift ana dal yapmaya başladım ama fark ettim ki matematiğe olan ilgim 2. sene azalmıştı. Aslında lisedeki matematik benim daha çok ilgimi çekiyordu. Daha sonra matematik bölümünü bıraktım, sadece bilgisayar bilimlerine yöneldim. Bordeaux şehrinde yüksek lisans yapmaya başladım mezun olduktan sonra ama, şehrin küçüklüğü yüzünden Paris'te devam etme kararı aldım.
8- Lise öğrencilik hayatında öğrendiklerin gerçek hayatta ne kadar işine yaradı?
Matematik ve fen bilgisi üniversitede gerçekten çok işime yaradı. Ama lisenin asıl bana katkısı çalışma disiplinini edinmem oldu. O edindiğim çalışma disiplini sayesinde birçok kapı açıldı ve o disiplin sayesinde lisansımı geçtim.
9- En son Apple, Facebook ve Google'a başvuru yaptığını söylemiştin. Bizlere biraz anlatır mısın?
Elbette, ilk önce Google'a başvurarak başladım ama bana direkt ret cevabı gönderdiler. Yapmakta olduğum birçok ilgi çekici proje vardı ama hiçbiri daha tamamlanmamıştı. Google'a kendimi tanıtırken o sırada projelerin bitmediğine çok vurgu yaptığım için ve kendime çok özeleştiri yaptığım için alınmadığımı düşünüyorum. O sırada da CV aslında bitirmediğim projeler dışında boştu pek profesyonel staj yapmamıştım. Ondan sonra ben Spotify için başvurdum ancak ondan hala cevap gelmedi. Başvurum hala onay bekliyor yazıyor. Daha sonra Facebook ve Apple'a başvurdum. Apple'a başvuru sürecini kısaca anlatmak isterim. Üniversite 3. sınıfta ABD'de okuyan arkadaşımla bir projeye katıldım. Kendisi tasarım okuyor. Ben projede yazılımcıydım o ise tasarımcı. Projemiz bitmemişti ama zamandan dolayı projeyi jürilere sunduk. Dereceye giremedik ama tasarım ödülü verildi bizlere. O gün bir kişi bizden e-mail adreslerimizi aldı ancak kendisini tanıtmadı. Kokteyl sırasında yanımıza gelip 'pek vaktim yok bana mail adreslerinizi verir misiniz?' dedi ve hemen gitti. Bizde verdik ancak önemli bulmadık. Geçen senenin ortalarına doğru Apple'dan bir mail geldi bize. 'sizleri Apple'da stajda sizleri görmekten mutluluk duyarız' diye. Meğerse o kişi Apple'da rütbeli birisiymiş. Ben ve arkadaşım kabul etti ama beni tasarımcı zannetmişler, ben kendimin yazılımcı olduğumu söyleyince süreç yeniden başladı. 1 görüşmeyi tamamladım ama 2 görüşme daha kaldı kabul edilmem için. Facebook ise bundan 1 ile 2 ay önce Facebook start diye bir etkinlik vardı Paris'te. Bende gideyim dedim belki işime yarar diye. Staj başvurusu için bölüm vardı, bende hemen başvuru yaptım, mülakat yaptılar ve bana 'size döneceğiz' dediler. Şu ana kadar kimse dönmedi ama döneceklerdir diye umuyorum.
10- Ülkemizin eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsun?
Kendi dönemim için konuşursam, matematik ve fen dersleri açısından çok kuvvetli ancak temellerini bilmeden ve ezbere bir sistem ile öğrenmekteyiz ne kadar beni üniversitede idare ettiysede. Ancak sistemimizin teorik olarak çok büyük eksiklikleri var. Teorik bilgiyi anlatacak öğretmen var ancak müfredat doluluğundan vakit yok ve sınavda sonuca yönelik, ispata yönelik soru yok. Sistemimizin en büyük eksikliklerinden biri, öğrenciye sorgulamakla ilgili pek bir şey katmıyor ve insanları sorgulamamaya alıştırıyorlar.
11- Gençlere tecrübelerinden tavsiyeler vermek ister misin?
Özellikle lisedeki gençler mutlaka her şeyi sorgulasınlar. Hem hayatları ile ilgili, hem de dersler ile ilgili. Mesela matematik formülünü sadece ezberlemesinler onu mutlaka sorgulasınlar. O formülün neden öyle olduğunu araştırsınlar, gerekirse kendileri ispatlamaya çalışsınlar. Yapamayacaklarını düşünmesinler, internetten de yardım alsınlar ama onlara verilen bilgileri sadece ezberlemesinler yoksa hiçbir şeye yaramaz.