Yaşadığı çağın tanıklığını yapma konusunda yaşıtlarını gölgede bırakan Bülent Uraz üretmeye devam ediyor. İzmir'in genç kalemi bu kez kendi yaşıtlarının derdine tercüman oldu
Bütün gençlerin yıllardır aynı konudan şikayetçi olduğuna eminim çünkü bugün biz gençlerde aynı konudan şikayetçiyiz. İlkokulda araştırma yapan çocuk öğrendiklerini anlatma duygusu ile doldurur, 'nihayet abiler ve ablalar gibi konuşabileceğim' fikriyle mutluluktan havaya uçar. Sabırsızlık ile beklediği o an geldiğinde ise, en iyi konuşmasını yapmaya başlar ancak her seferinde ne oluyor biliyormusunuz? Bir büyük geliyor ve 'büyüklerin yanında çocuklar sessizce oturur' diyerek dalga geçercesine, o çocuğunda bir gurur duygusu olabileceğini düşünmeden herkesin ortasında onu yerin dibine sokuyor. Çocuk ilk kez oldu diye belki fazla dikkate almaz, filmlerde gördüğü ve gerçek hayatta duyduğu ilgi çekici konuları araştırmaya devam eder, kendini abileri ve ablaları gibi donanımlaştırmak için elinden geleni yapar. Ama 2. seferde başka bir büyüğü 'git biraz oyna büyükler biraz konuşsun' demez mi? Çocuk mocuk demeyin, onunda duyguları var aynı sizin gibi ve onun hedefi etrafındaki gördüğü abileri ve ablaları gibi olmak.
Bugün bakıyorum bütün öğretmenler öğrencilerin araştırmacı olmamasından şikayetçi. Neymiş öğrencilerde merak duygusu yokmuş, araştırma yapmıyormuş, dünyadan habersiz ve eğlenmekten başka bir şey yapmıyormuş. Suç kimin diye sorunca 'Suç bizim mi?' cevabını veren öğretmenler ve anne babalar.Öğrencilerin merak etmemesi ve araştırmacı olmamasının sebebi sadece eğitim sistemi değil, araştırma yapmaya başlayan çocuğu, küçük olduğu için 'çocuk ne bilecek' düşüncesi ile dinlemeyen, o çocuk hayat ile ilgili hayaller kurmaya başladığında o fikirlerin 'ütopya' olduğunu düşünerek dalga geçen kişiler çocuğu bilgisiz gören kişiler; Türkiye'deki gençlerin 3/2'sinin kendine güveni yok, kendini değersiz hisediyor ve Dünya'da meydana gelen intihar vakalarının büyük bir çoğunluğu 15-24 yaş aralığından oluşuyor. Geçen senenin bir gazetesinde 'Liseli genç kötü karne sebebiyle intihar etti' başlığı yer alıyor. İlkokul döneminden ihtibaren öğrencilere ne kadar baskı yapıldığının farkında mısınız? 1. sınıf bitiyor, çocuk 2. sınıfta çarpım tablosu ile bölme işlemlerini ezbere öğrenmek zorunda bırakılıyor. Eğer ödevlerini yapmaz ise öğretmen 'senden adam olmaz' sözünü söyleyerek çocuğu bir baskının, yarışın içine sokuyor. Öyle bir yarış başlıyor ki öğrenmekten zevk almak yerine, kendini öğrenmek zorunda hisettirmek zorunda bırakan bir yarış.
Bütün herkesin bildiği bir kişiyi örnek vereceğim ancak o kişi çocuklarınızdan farklı değil veya insan üstü bir güç değil. O kişide sizin, benim gibi normal bir insan ancak kendisini hepimizden daha fazla geliştirmiş bir insan. Albert Einstein'ın okul notları her zaman yüksek olmuştur ancak hiç bir zaman ezbere eğitim sisteminden hoşlanmamıştır. Öğretmenleri Albert'in isyankar yapısını hiç bir zaman beğenmemiştir. Okulda bütün herkes onunla nefret etmesine ragmen, Albert öğrenme aşkını hiç bir zaman kaybetmemiş ve dünyanın bugün bu gelişmeleri yapmasına ışık tutan kişi olmuştur.
Belkide 100 yıl sonranın dahisi sizin çocuğunuzdur nereden bileceksiniz?