GÜNDEMHaber Girişi : 11 Temmuz 2017 19:16

İnönü tehlikeyi o günden işaret etmiş

İnönü tehlikeyi o günden işaret etmiş
Sosyal demokrasi hareketinin beşiği Avrupa'da çalışmalarını yürüten Cezmi Doğaner, İsmet İnönü'nün sözlerinden yola çıkarak Türkiye'nin bugününe ışık tuttu

Cezmi Doğaner / 

DP iktidar döneminde dini siyasete alet etmekte sakınce görmedi. O günlerden bugüne politakacılar dini kendi çıkarlarlarına alet etmektedirler...Seçim meydanlarında(1957 den sonra) gerici çağdışı yobaz bir mürteci ile boy göstermeye başlayınca İsmet İnönü o günleri ve bugünkü yaşananları tarihi bir uyarıcı konuşma ile açıklıyor:

İNÖNÜ'NÜN BEYANATI

       Seçim mücadelesini açtık, daha ilk anda dini politikaya alet ederek propaganda başladı. İktidar başkanı ile bir meselede vuzuha varmağa çalışıyorum. İktidar başkanının  Adana ve Mersin'de altından geçtiği kendi partisi tarafından imal edilmiş taklarda, kendi partisi tara-fından asılmış dövizlerde din ve islam rehberliğinden, hatta Hazreti Ömer'likten bahsedil-diğini okuduk. Fakat iktidar başının bu yazılara itiraz ettiğini, bunlardan  bir tekini kaldırt-tığını işitmedik.

       Artık din adamı olduğu iddiasında bulunan acaip kıyafetli bir zat, eski bir politikacı da, siyasi partiler hakkında giriştiği propaganda da iktidar başkanını ve en yakın iki ideal arka-daşını desteklemede. CHP'nin serbestçe aleyhinde bulunmaktadır. Arada görünen  bu irtibatı anlamak benim için mümkün değildir. Seçim bakımından ifade ve hedef iştiraki meydandadır.

       Benim için ehemmiyetli olan işin esasıdır. 1960 seçim kampanyasında dini siyasete alet eden bir propaganda usulü takip olunacak mı, olunmayacak mı ?  iktidarın bu hususta kesin ve dürüst bir açıklama yapması lazımdır.

       1957 vakalarından birçok misal zikredebilirim. Aleyhimizde ki istismarların en ehem-miyetlerinden biri yine  Adana'da geçmiştir.

       Dini siyasete alet etmek hareketinin her türlü zararlarını görerek cemiyeti buna göre savunmak, Milli Mücadelenin ve Cumhuriyetin  temeli olmuştur. 20.ci asırda Osmanlı İmparatorluğunun dini siyasete birinci defa alet etmesinde İmparatorluk batmış, ikincisin-de vatan güç halle kurtulmuştu.  Bunların birincisi İmparatorluğun bütün Müslümanları cihad-ı mukaddese davet etmesidir. Netice şu oldu: Avusturya İmparatorluğunun müttefiki olan Halife aleyhine dünyanın bütün Müslümanları beraber sefere geldiler. İmparatorluk battı. İkinci teşebbüs Milli Mücadele'de Halifenin Türk milleti aleyhinde fetva çıkarmasıdır. Bundan kurtulmak için savaş meydanlarında nasıl mücadele ettiğimizi Başvekil belki işitmiştir.

       Şimdi insaf etmez misiniz? Aşağı yukarı 40 sene sonra bizi Ehl-i Salip ilan ediyorlar. DP'yi destekleyen ve mürid gösterişiyle dolaşan garip nur dağıtıcıları bizden esirgenen seyahat hürriyeti etiketiyle teşvik görüyorlar. Bütün bu haller seçim bütçesinin propaganda karakteri ile beraber, 1960 kampanyasının dinin geniş mikyasta CHP aleyhinde istismarı esasına dayanacağı endişesini veriyor. Başvekil bu noktada memlekete  teminat vermek temayülünde midir, değil midir?

       Başvekilin suni olarak bilhassa bu mevzuda açtığı tartışmanın, din konusunda bizi müşkül mevkide bırakacağı ümit edilmişse bunun bir hata olduğunu haber vereyim. Dini siyasete alet etmemek prensibinin müdafaası dindarlığı inciten bir husus değildir. Dini ve vatanı tahrip için mazide kullanmış, istikbalde kullanmak isteyenlerin tasallutundan bizatihi dini masun tutmak davasıdır. Eğer tartışmanın iç safhasında din propagandası ile CHP'nin günlük politika menfaatini hesaplayıp devletin esas prensiplerinden taviz vermeğe en azından susmağa ve bu suretle ciddi itibarından kaybetmeğe zorlanacağı sanılıyorsa ümit boşunadır.

       Bunlar olmayacaktır. CHP din istismarına karşı samimi, dindarlığı tecavüzden koruyacak inkılap esaslarını en başta savunacak, dini politikaya alet ederek seçim propagandası yapmak isteyenlerin oyunlarını bozacaktır.

       Kaldı ki 1957 seçimleri, din istismarcılarının Orta Çağ'dan bu yana kudretlerinden  çok şey kaybettiklerini göstermiş, bu sevdada olanlar seçmen reyleri ile ekalliyete düşmüşler-dir.

       1960 seçimlerinde de bu konuda vatanın kendisini tehlikeden koruyacağına ve istismarcıların yine hezimete uğrayacağına inanıyoruz.

       Dinin siyasete en yaldızlı şekilde alet edilmesi yüzünden memleketin iki defa battığını görmüş olan benim gibi bir adamın, din istismarcılarının zararı karşısında duyduğu heyecanlı hassasiyeti vatandaşlarımın anlamasını istemek hakkımdır. Bütün iyi niyetli vatandaşlar bu mücadelede elbette ki, bizim saflarımızda yer alacaklardır.

       İnkılapların felsefesi bahsindeki dersten iktidarın başı faydalanmış görünüyor. Milli Mücadeleden sonra kurulan idareyi, irtica tehlikesi bahsine bağlamak gibi iddialarını açıktan söylemek cesaretini artık kaybetmiştir.

       Laiklik mevzuunda benden mutabakat istediği şeyler herkes tarafından bilinen, mütea-rifelerdir. İktidarı işgal eden zat, her türlü haksızlıkların, israfın, vatandaşı ezen seçim derdinin, din ve vicdan istismarcılığı ile örtüleceğini sanıyorsa çok aldanıyor.

       Türk milleti kendisine kah evliyalık, kah peygamberlik hatta peygamberliğinde ötesinde ilahi vasıflar izafe edilmesine memnuniyetle razı olan bir siyasetçinin, din bahsindeki samimiyet derecesini ölçecek kudrettedir. Bu millet, siyasi kudret mevkiindeki  bir faniyi her samimi dindarı isyan ettirecek sıfatlarla bezeyerek  girişilen iptidai din istismarcılığı ile samimi ve hakiki dindarlık arasındaki farkı görecek kadar uyanıktır.

       Samimiyetle dindar olan vatandaş kütlelerinin duygularını en küçük siyasi hesaplar uğrunda istismar etme gayreti, iktidardan düşme korkusuyla girişilen mezbuhane bir teşebbüstür. İktidardan düşme korkusu ile başvuracağı hiçbir tertip kendisini mukadder akıbetinden kurtaramayacaktır.

       Başbakan şimdiden ve tabi seçim esnasında CHP aleyhinde din istismarcılığını kullana-cağını ilan etmektedir. Bu kampanyanın esas hatları ortaya konmuştur: İrtica bahanesiyle  tek parti devri kurulmuş ve uzatılmış ve söylenmemiş olsa da bu tahakküm idaresi bu mucip sebebe dayanıyormuş. Laiklik işin başından beri yanlış anlatılmış, tezahüratı da din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiş!.. Said-i Nursi de telkinlerinde aynı tezleri savunmaktadır.

       İnkılaplar bir bütündür. Bir ucundan alınıp kötülenemez. Laiklik bu memlekete ne yanlış anlatılmıştır, ne de tatbikat ve tezahüratı din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiştir.

       Biz cemiyetimize samimi kanaat ve ideal icaplarının, hakim olmasını istiyoruz. Halife medeniyet ve istiklal teşebbüsüne  fetva ile karşı koymak istedi. Siz din istismarcılığı ile milleti selamet ve medeniyet yolundan ayırmak istiyorsunuz.

       Din istismarcılarının maarifeti şudur: Bunlar vatandaşın bir kütlesini hatta  büyük ekseriyetini ehl-i salip diye vasıflandırırlar, ilan ederler ve masum vatandaşları birbirine düşürmek için bütün zehirlerini akıtırlar. Sonra karşısına geçerler, din istismarcılığından şikayet etmeyi vatandaşın dini hislerine saygısızlık diye teşhir etmeye çalışırlar. Bu siyaset-çiler millet meclislerine hesap vermekten korkarlar. Bu yolların memleketimizde itibar görmemesi için mücadele ediyoruz. Böyle siyasetçilerin elinde millet kaderinin kazaya uğramaması başlıca emelimizdir.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.