KÖŞE YAZISIHaber Girişi : 09 Ocak 2021 12:12

Kutuplaşmanın dayanılmaz hafifliği...

Kutuplaşmanın dayanılmaz hafifliği...

Kutuplaşmanın dayanılmaz hafifliği...

Dünyadaki otoriter, popülist liderlerin 21.yüzyılda benzer politik söylemleri kullanarak iktidarda kalmak istemeleri bir rastlantı değil. Brezilya’da Bolsonaro, Macaristan’da Orban , ABD'de Trump gibi bir tür yeni milliyetçi, muhafazakar ve otarşik lider tipolojilerinin beslendiği ana damar faşizmin 21.yüzyıla özgü biçimi aslında müthiş bir yabancı düşmanlığı ile akraba olan bu ksenefobik dil mültecilerden göçmenlere ve dezavantajlı bütün sosyolojik guruplara karşı ötekileştirici, yabancılaştırıcı bir dil kullanir. Bu neofaşist dilin yancısı kapitalizmin, küreselleşme ideolojisinin ve neoliberalizmin bütün dünyada yarattığı eşitsizlikler, ekonomik krizlerdir. Yoksullaşan ve yoksullaştıkça bağlamından kopan geniş halk yığınları antidemokratik ideallere yönelirler.

Faşizmi besleyen ana damar toplumun yoksullaşması ve bir çıkış yolu bulamamasıdır, onun için kendilerine hayal kurduran popülist liderlere teşne olurlar. Liderle aralarında aşkın bağlar kururlar. Zira lider onlara hayal ettikleri pembe dünyayı verecektir. Bunu verirken yaşadıkları ülke dünyanın bir numarası olacaktır. Herkes o ülkeyi kıskanacaktır. Böylelikle nevi şahsına münhasır, suigeneris bir ülke ve toplum inşa edilir. hasılı bütün dünya bize düşman, bizi çekemediler halat koptu özgüveni devasa bir propaganda aygıtıyla topluma zerk edilir. Bu yapılırken aydın düşmanlığı ile cehalet beslenir, cehaletin en vasat ve en edna uygulamaları bir yaşam biçimi haline gelir ve toplum bir huşu psikolojisi içinde kendinden gecer. Lidere bağlılık herşeydir.

Toplum ve devlet tek bir insanın varlığında tecessüm eder, artık parti devleti falan söz konusu değil şahıs devleti söz konusudur. Zira parti de o şahsın kimliğinde erimiştir ve bir" one man show "başlar bu post truth birşeydir ve gerçeklik ötesidir” bu gerçeklik ötesini besleyen ana saik ise irrasyonalizmdir. Toplum müthiş bir akıl tutulmasına uğrar bu sürecte. Mantıkla ve akılla değil duygularla ve içgüdülerle karar verir. Bu Lıbdınal bir hazdır. Geçmişe özlem biricik tarih tutkusudur. .Bu tutkulu tarih onları geçmişin şaşalı dönemlerine götürür ve orada kalırlar. Bir türlü bugüne ve geleceğe yaklaşmazlar. Bu dün sancısı onları bağlamdan koparır. Dünle hemhal olup hayal kurmaya devam ederler, aslında otoriter popülist liderler toplumda var olan bu onulmaz çelişkileri kullanırlar ve topluma bir asrı saadet vaad ederler bütün hepsinin ortak bir özelliği vardır. Dünyayı gizil güçlerin ve komplo teorisyenlerinin yönettiğine iman ederler. Aslında onlar bu gizli güçlere ve komploculara karşı gönderilmislerdir. Bir süre sonra nıcevarı üstün insan mertebesine erişirler ve aşkın insan olurlar. Kendi kaderleriyle ulusun ve devletin kaderi özdeşleşmistir.

Onlar olmasa ortada ne ulus ne devlet kalır. Hitler ve 3.reich dönemi Almanyasının 21.yüzyıla özgü biçimi. O nedenle herkes ötekileştirilir, kutuplaşma kendilerini besleyen ana damardır. Her daim iktidarda kalmak isterler. İktidar sonlu bir şeydir oysa seçimle, sandıkla gelirler sandıkla ve seçimle gitmezler.

Her zaman bir bahaneleri vardır ya oylar çalınmıstır ya da hile yapılmıstır. Popilizm siyasette iflah olmaz bir hastallıktır.

Öyle anlaşılıyorki 21.yüzyıl bu neofaşist popülist liderlerle demokrasi güçlerinin mücadelesine sahne olacak. Umarım demokrasi kazanır....