Muhalefet Düşünsün
Muhalefet her zamanki gibi... Diline bir korona dolamış, korona aşağı, korona yukarı gidip geliyor. Alt tarafı bir grip değil mi bunun? İki öksürürsün, bir hapşırırsın geçer gider. Her kış hasta olmuyor muyuz? Bunun kuştan düşeni geldi, domuzdan bulaşanı geldi, danadan geçeni geldi? Hatta onlar yetmedi keneden, sinekten bulaşanları geldi? N’oldu? Geldiği gibi defolup gitti işte.
Hanım, kesik kesik öksürüyordu sabah. Bey, dedi çöpe çıkarken, sakın ben de o virüsü kapmış olmayayım? Hani iş bulamayınca sabahları çöpe çıkıyoruz. Konu komşu uyanmadan, rızkımız neyse... Üç, beş kuruş, ekmek parası işte... Çocuklar da evde ya, dönüp dolaşıp ekmek yiyorlar.
Neyse hanımdan söz ediyordum, öksürünce korkmuş garibim. Gülüverdim tabii. Akılsız, dedim, sen akşama kadar insan içine mi çıkıyorsun? Çöpten çöpe dolaşıp atık toplamaktan başka ne yapıyoruz? Bu virüs insandan geçiyor, dedi uzmanlar. İnsan yoksa mikrop da yok, dedim, şu televizyondan biraz uzak dur, seni böyle evhamlı eden o, dedim, hele o muhalefetin kanalları var ya... Aman Allah korusun, gerçek virüs işte orada, diye tembihledim.
Neymiş efendim, umreciler millete korona yaymışmış, millet camilerde toplanıyormuş, okullar geç kapatılmışmış... Hükûmet süreci iyi yönetemiyormuş, bakanlar başarısızmış, başkanım karar vermekte sıkıntı çekiyormuş... Bak bak bak! Sözü yine dönüp dolaşıp başkanıma getirdiler ya, pes!
Aslına bakarsanız virüs mirüs yok. Muhalefetle işbirliği yapan dış güçlerin oyunu bunlar. Nasıl tezgâh kurdular, kimlerle anlaştılarsa artık... Yalan haberlerle milleti korkutup başkanımızın üzerine salmak istiyorlar. Ama başkanım boş durur mu, gereken paketi tak diye açıverdi. Faizleri geri çekti, konutta peşinatı yüzde ona indirdi, uçak biletlerinde vergiyi düşürdü, devlet bankalarındaki taksitleri öteletti. Sonra da millete, evinizden çıkmayın, kolonyanızla maskeniz bizden, dedi. Daha ne desin başkanım? Gerisini muhalefet düşünsün artık!
Hanımı, diyordum, öğleden sonra öksürüğü artınca yakındaki hastaneye götürdüm. Öksürüyor doktor bey, dedim, virüs testi yaptırsak mı, ne dersiniz? İnandığımdan değil de sırf hanımın gönlü olsun diye.
Elimizde test kiti yok, dedi doktor, kentteki filan hastaneye gideceksin, filan bölümden havale ettireceksin, ateşi, öksürüğü, kusması, ishali bir güzel yerindeyse testini yaptırırsın, diye anlattı. Ben hanıma baktım, hanım bana baktı, hadi evimize gidelim de birer ıhlamur kaynatalım, dedi.
Virüse inanmıyorum ama gerçek olduğunu varsayalım. Peki, nereden geldi bu canavar, nasıl geldi hiç düşündünüz mü? Çin’den geldi tabii! Peki, Çin kim? Komünistin önde gideni değil mi? Muhalefet Çin’e gidip, bizim için bir virüs üretin de başkanı dünyaya rezil edelim, çalışmalarına engel olalım demiş olamaz mı? Bal gibi de olabilir. Plan hazırlanmış. Oturup konuşmuşlar, şüphe çekmeyecek şekilde ayarlamışlar. Bakın, önce Çin’de görülüyor bu illet, sonra İran’da, İtalya’da... Türkiye’nin etrafı yavaş yavaş nasıl çevriliyor, gördünüz mü?
Başkanıma vız gelir tabii. Bakın Kanal İstanbul ihaleleri bir bir yapılıyor, sit alanları imara açıldı, Salda Gölü’nün kıyısına Millet Bahçesi inşaatının ilk kazması vuruldu, ihalelere, inşaatlara devam... Peki neden? Çünkü başkanım, bizi hiçbir şey durduramaz mesajı veriyor dünyaya. Yalnız dünyaya mı, muhalefete, koronavirüse ve bilcümle mahlûkata. Kolonyamızı süreriz, vip namazımızı kılarız, diyor.
Hanım yine öksürüyor. Sırtına bir güzel kupa çekmeli.
Başkanım şu Kanal İstanbul’u bir yaparsa gerisini muhalefet düşünsün artık.
Eşref Karadağ