TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu,"Karanlığı Kabul Etmiyoruz" basın açıklaması yaptı: "İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe sokulmalı! 677 sayılı kanun uygulanmalı, Cemaat ve tarikatlar kapatılmalı! İstismar-şiddet uygulayanlara en üst sınırdan ceza verilmeli
TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU, İzmir Mimarlık Merkezi'nde son günlerde çocuk hakları ihlalleri ve bunlara yönelik cezasızlıklarla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kurul adına basın açıklamasını TMMOB YK üyesi Esen Leyla İmren okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"KARANLIĞI KABUL ETMİYORUZ, KORKMUYORUZ! SUSMUYORUZ!
Bu ülkede 6 yaşında bir kız çocuğu “evlilik” kisvesi altında tecavüze uğradı.
Ve İktidar, bu küçücük çocuğun cinsel istismarını “siyaset üstü” bir konu olarak nitelendirdi.
Anayasanın 41.maddesindeki “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” hükmü bu iktidar eli ile son yirmi yılda tüm devlet kurumlarında boşa çıkarıldı,
Dün, “Çivril, Erzurum, Ensar Vakfı, Fıkıh-Der, Gerger, Dikili ‘de yaşanan çocuk istismarları…”’nda olduğu gibi, istismarın faillerinin değil, haber yapan gazetecilerin, davaya sahip çıkan avukatların, vatandaşların, kadın dernek ve örgütlerinin baskı ve adli süreçlerle örselendiği bir Türkiye’de;
Evet, yer yerinden oynamalı!
Laik ve demokratik bir ülkede ne olmalıysa, o olmalı!
Çünkü;
Bir kız çocuğunun erken yaşta evlendirildiğine ilişkin iddialar üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı resmî web sayfasında “İslam’a göre, “diye başlayarak anayasanın değiştirilmez maddelerini hiçe sayan söylemlerde bulundu.
Bu iktidarın Bakanı çocuğa yönelik tecavüz ve istismarı, “küçüğün rızası” diye akladı.
Zorunlu Eğitim süreci 4+4+4 sistemi ile paramparça edildi,
Eşit eğitim alma, eğitime katılma hakkı çocukların elinden alındı,
Devlete ait okul öncesi eğitim kurumlarında olması gereken çocuklar “ sübyan mekteplerine “ mahkum edildi.
Evet, yer yerinden oynamalı!
Laik ve demokratik bir ülkede ne olmalıysa, o olmalı!
Çünkü;
Devletin kaynaklarının büyük çoğunluğu iktidar eli ile anayasadaki laiklik ilkesine aykırı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılırken, devlet politikası, iktidar eli ile yine bu kurumun ve iktidarın yandaşı, işbirlikçisi konumundaki tarikat ve cemaatlerin söylemlerine göre şekillendirilmektedir.
Dün mağduru oynayıp cemaatlerle yollarını ayırdığını söyleyen iktidar bugün başka cemaat ve tarikatlar ile yoluna devam etmektedir.
Devlet kurumları bu cemaat ve tarikatların işgali altındadır.
Çocuğu, bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için her türlü yasal ve idari önlemi almakla yükümlü olan devlet, bu iktidar eli ile bu yükümlüğü devletin tüm kurumlarından alarak tarikat ve cemaatlere vermiştir.
Yaşanan istismarın mağdurunun cemaat şeyhinin kızı,failin ise cemaatin aktif bir üyesi olması, tarafımızdan; istismarı "münferit bir vaka"olarak gösteren cemaatin suçu önemsizleştirme çabası olarak değerlendirilmektedir.Bununkabul edilebilir bir yanı yoktur!
Hakim ve iktidar olan bu zihniyet nedeniyle;” çocuğun yüksek yararı ilkesi” gerici ve eril çevrelerce rahatlıkla ayaklar altına alınmakta, her geçen gün artan çocuk hakları ihlalleri cezasızlık ile cesaretlendirilmekte, çocuklar akıl almaz bir biçimde cinsel şiddete, tecavüze, sömürüye uğramaktadır.
Evet, yer yerinden oynamalı!
Laik ve demokratik bir ülkede ne olmalıysa, o olmalı!
Siyasi iktidarın, maddi ve ideolojik desteğiyle kendilerine kamu varlıklarından kaynak bulan vakıf, cemaat ve tarikatların kapalı kapılar ardında kadınlara ve çocuklara uzattıkları karanlık ve sapkın ellerine dur demek zorundayız!
“6 yaşında çocukla evlenilir” söylemlerini cüretkarca, küstahça söyleyebildikleri korumacı ortamda, yıllarca sürdürdükleri cinsel istismar, taciz ve tecavüzlerini resmî kurumlardaki işbirlikçileriyle örtbas ederken, bir yandan da “kutsal aile” söylemleriyle kadın ve çocukları araçsallaştıranlara dur demek zorundayız!
Bu içselleştirilmiş sapkınlık içerisinde yaşanan; çocukları ve kadınları bir mal, malzeme olarak kabul eden gerici, yobaz bir anlayış ve yapılanmalara dur demek zorundayız!
Ve çocuk istismarına, kayıtsız ve sessiz kalan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına, çocuğa yönelik her türlü şiddetin engellenmesine yönelik bir kaygı taşımayan ve buna yönelik bir planı olmayan, yasaları uygulamayan iktidara dur diyoruz!
Biz aydınlık, demokratik, eşit, özgür ve laik bir geleceğin taleplerini yükseltirken; eril tahakkümün kadınların ve çocukların varoluşlarına yönelik her geçen gün daha fazla tehdit oluşturduğu, 6 yaşında bir kız çocuğunun bir cemaatin lideri olan babasının rızasıyla, müridine sunulduğu haberinin ağırlığı ve acısıyla sarsılmış durumda iken;
İktidar yine bir oldu bitti ile; 9 Aralık 2022 tarihinde meclise anayasa değişikliği teklifinde bulunmuş, demokratik ve eşit bir toplum inşasına hizmet etmeyen bu anayasa teklifi, özgür ve demokratik bir tartışma ortamı olmadan ve toplumsal uzlaşma sağlanmadan meclise getirilmiştir.
Toplum gözünde meşruluğu azalan bu siyasal iktidara sesleniyoruz.
Toplumsal ve ekonomik krizin giderek derinleştiği, şiddetin olağanlaştırıldığı bir ortamda, seçim yatırımı olarak toplumda var olan kutuplaşmayı derinleştirerek kullanmayı hedefleyen anti demokratik anayasa değişiklik teklifine, HAYIR DİYORUZ!
Sayısız insan, kadın ve çocuk hakları ihlalinin doğrudan sorumluları ile anayasa müzakere edilemez!
Anayasayı defalarca ayaklar altına alanlar ANAYASA YA-PA-MAZ!
Hemen şimdi;
İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe sokulmalı!
677 sayılı kanun uygulanmalı, Cemaat ve tarikatlar kapatılmalı!
İstismar ve şiddet uygulayanlara en üst sınırdan ceza verilmeli!
Anayasanın laiklik ilkesi uygulanmalı!"