Atatürk Düşünce Derneği Urla Şubesi tarafından düzenlenen "Jeotermal Enerjilerin Avantaj ve Dezavantajları" Konulu toplantının konuğu çevre mühendisi Bülent Onat oldu.
HABER: MUSTAFA OĞUZ
ADD Urla Şubesi'nin etkinliğinde, Çevre Mühendisi Bülent Onat, ilçenin de gündemindeki jeotermal konusunda, katılımcılarını aydınlatıcı bir söyleşi gerçekleştirdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Urla Yerel Hizmetler Binası Toplantı salonunda düzenlenen etkinliğe ADD yönetim kademesi ve üyelerinin yanı sıra çevreye duyarlı Urlalılar katılım gösterdiler.
ENDİŞELER, ETKİNLİĞE DAMGASINI VURDU
Bu arada Urla'nın en güzel kıyılarının bulunduğu bölgelerde jeotermal kuyularının açılması ile ilgili endişeler de etkinliğe damga vurdu.
"JEOTERMAL KAYNAKLAR, ÜLKELER İÇİN ÖNEMLİ..."
Jeotermal enerjinin doğru kullanıldığında bulunmaz bir nimet olduğuna dikkat çeken Çevre Mühendisi Bülent Onat, "Jeotermal kaynağın yenilenebilir, sürdürülebilir, temiz ve ucuz olması ülkeleri jeotermal kaynak kullanımına yönlendirmiştir. Bu nedenle jeotermal kaynaklar, ülkeler için önemli bir enerji kaynağı konumuna gelmeye başlamıştır. Jeotermal kaynaklar yaygın kullanım alanına sahiptir. Ülkemizde elde edilen jeotermal enerjiden elektrik üretimi, ısıtma (sera ve konut), termal ve sağlık turizmi, endüstriyel mineral eldesi ve kurutmacılık gibi alanlarda yararlanılmaktadır.Bununla birlikte, jeotermal kaynak kullanımının çeşitli zararlı etkileri de mevcuttur" dedi.
Çevre Mühendisi Onat, Jeotermal kaynaklarıni, beraberinde çıkardığı kükürt oksitler (SOx) nedeniyle asit yağışları oluşturabileceğine vurgu yaptı, "Jeotermal buharda bulunan karbondioksit’in hava kirliliğine yol açtığı görülmektedir. Jeotermal kaynaklar, toksik etkisi olduğu bilinen H2S gazını da içermektedir. Bu gaz özellikle koku kirliliği oluşturmaktadır" dedi.
Onat, jeotermal sular, magmatik kökenli ve derinlikteki kayaçları aşındırarak, bünyesine bu kayaçların mineral ve tuzluluk özelliklerini almaktadırlar. Yeryüzüne çıktıklarında ise, yüzeysel akış sularıyla karışarak bu suların fiziksel, kimyasal, biyolojik yapılarını bozmaktadırlar. Yüksek sıcaklık içeren jeotermal kaynak suları, hem hayvanların hem de bitkilerin zarar görmesine neden olmaktadır. Yeraltından büyük miktarda su çekilmesi ile rezervuar gözenekleri boşalmakta ve bunun sonucunda çökmeler görülebilmektedir. Bunun yanı sıra, sondajlı çalışmalar sonucu üretilen akışkanlarda çeşitli kimyasal kirleticilerle karşılaşılmaktadır (bor, arsenik, lityum vb). Ancak bu sorun, uygun ortam şartlarında tekrar enjeksiyon yapılarak aşılmaya çalışılmaktadır. Jeotermal akışkanların sondaj kuyularında ve tesisatta akışı sırasında tortulaşma ve korozyon problemleriyle de karşılaşılmaktadır. Bu durumlar, rezervuar basıncının yüksek tutulması veya korozyon önleyici inhibitörlerin kullanımı ile engel olunmaktadır."
*Jeotermal akışkanların, nehir veya akarsuya deşarj edilmesi durumunda yüzeysel su kirliliği oluşmaktadır. Jeotermal kirleticiler, sucul ekosistem ve karasal ortamı etkilemektedir. Ayrıca bu kirleticiler, yüzeysel sulara karışarak su kimyasını büyük ölçüde değiştirebilmektedir. *Jeotermal atıksular ciddi miktarlarda bor içermektedir. Aynı zamanda, lityum, arsenik, cıva, hidrojen sülfür ve amonyak gibi çeşitli kirleticileri de bulundurabilmektedirler.
*Günümüzde, jeotermal atıksuyun uzaklaştırılması için en çok kullanılan yöntem kullanılan suyun yeraltına yeniden enjekte edilmesidir. Tekrar enjeksiyon işlemi ile hem kirlilik problemleri elimine edilmekte hem de sıcak suyun tekrar rezervuara beslenmesi sağlanarak ısı ve hidrolik kayıplar azaltılmaktadır. Fakat bu durum pratikte birçok jeotermal sahada uygulanamamakla birlikte kirlilik ve doğal afet sorunlarını da beraberinde getirmektedir.
*Bu sorunlar hatalı tekrar enjeksiyon sonucunda yeraltı suyu kirliliği ve mikro depremler olarak bilinmektedir.
Ek olarak, giderek artan kullanım nedeniyle çeşitli bertaraf yöntemlerinin araştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda, çeşitli kirleticiler içeren jeotermal suların verimli ve ekonomik arıtma yöntemleriyle arıtılması gerekmektedir. En çok kullanılan arıtma yöntemleri; iyon değişimi, adsorpsiyon, elektrokoagülasyon, ultrafiltrasyon, nanofiltrasyon, ters osmoz ve çeşitli hibrit proseslerdir. Bu arıtma teknikleri ile jeotermal suların içerdiği çeşitli kirleticiler uzaklaştırılarak sulama ve benzeri amaçlı kullanımı sağlanabilmektedir"dedi